“Eczane demek havan demek.”
“Mesleğe ilk başladığımda, sırf ilaçla ilgilenirdik. Ana malzememiz ilaçtı. Şimdi eczanelerde kozmetik ilaçlar var, OTC’ler var, dermokozmetik ürünler var. Eczanenin halka bakış açısı da değişti, halkın bize bakış açısı da değişti. Eczanede terlik de var, parfüm de var. Halbuki bana göre, eczane demek havan demek, ilaç demek, hastayla birebir kontrendikasyonları konuşmak demek. Bunlardan uzaklaştık. Diğer yandan dermokozmetik ürünlerin eczane kanalından alınması elbette doğru, ama bu kanala dışarıdan da çok talep var. Rossmann, Gratis gibi firmalar her yerde. Bu payı bölüşür olduk. Eczanelere 100 tane alınan bir üründen, bu tür firmalar 5000 tane aldığı için haksız bir rekabet doğuyor. Hasta bu detaya girmiyor. Neresi ucuzsa, orası maalesef tercih sebebi.”
Çiçeği burnunda eczacılar ve yeni hevesler…
“Genç eczacılar, genelde eczanenin konumunu seçerken yanılıyorlar. Nerede az eczane-fazla nüfus varsa oraya gideceklerine, daha çok caddeye yakınlık, şıklık peşinde koşuyorlar. Vitrin seviyorlar. Dekorasyona çok büyük paralar ayırıyorlar. Bana göre, eczacının bilgisi, donanımı, danışmanlığı mühim. Süsler, püsler, ışığın nereden geldiği filan mühim değil. Eğitim, eğitim, eğitim. Kendisinin ve kadrosunun eğitim alması herkes için artı demek. Para bunlara ayrılmalı, dış görünüşe değil.”
“Bu kolumu sana borçluyum.”
“Yaptığım danışmanlıklardan aldığım geri dönüşler beni sevindiriyor. Yıllar önce, eczaneyi henüz açtığım günlerde bir hanım gelmişti koşa koşa. Daha çok gençtim. Kolunu yakmış, boydan boya. Hâlâ o hasta bana gelir ve “Bu kolumu sana borçluyum.” der. O zamanlar hastayla el ele yapılıyordu bu işler. Hastamla el ele verip, birlikte başarırdık. Böyle hastam çoktur. “Bitlerden kurtulmuştum.”, “Ayağımdaki yaradan kurtulmuştum.” “Müthiş bir güneş yanığım vardı, sayenizde geçmişti.” diyen… Bunlar benim için çok büyük mutluluk.”
Probiyotiklere olan ilgisi üzerine...
“Son senelerde en çok ilgimi çeken konu, probiyotikler ve probiyotik kongreleri. İnsanlar eczanelerden ilaç dışında tek bir şey alacaklarsa, probiyotik almalılar. Bağırsak sağlığı muntazam olan bir insanın vücudu da sağlıklı. Eskiden beyinden bağırsağa bir eksen olduğu söylenirdi, artık bağırsaktan beyne bir eksen var diyoruz. Bağırsak huzurluysa siz de huzurlusunuz. İki sene evvel “Probiyotik de ne?” diyen birçok hasta, “Gaye Hanım, okudum, çeşitlenmeleri anladım, ne ilave edebilirim, ne eksiltebilirim?” diye geliyor ve bu beni çok mutlu ediyor. Çünkü buraya ayırdığı para, hem kendisi hem sağlığı için çok önemli. Öğrendiklerini başkalarıyla paylaşması da öyle.”
Ailenin eczacısı olmak…
“Ailemde başka eczacı yok. Ailenin ve çevrenin doktoru oluyorsunuz tabii. Çünkü insanlar doktorla paylaşamadığını bizlerle paylaşıyor.”
“Kimya Mühendisliği içimde kaldı.”
“TED mezunuyum, ODTÜ’de Kimya Mühendisliği’ni çok istedim, kazandım da. Kimya büyük bir aşktı benim için. Ama o dönem ailenin daha çok sözü geçiyordu. Anne ve babam, kimya mühendislerine danıştılar. “Kız için çok zor, onun yerine eczacı olsun.” dendi. Eczacılık Fakültesi’ne girdim. Kimya içimde kaldı, ama insanlara yardım etmek çok hoşuma gidiyor. İki kızım var, biri konuşma ve ses terapisti; diğeri sosyolog. Biz ailece böyleyiz.”
Değişim ve istikrar üzerine…
“30 senedir bu mahalledeyim. Hiç yer değiştirmedim. Fırsatlar çıkmadı mı? Çıktı. AVM’lerde, caddelerde… Ama değişime pek açık değilim. Bir yere emek veriyorsunuz, hastalar da size emek veriyor. Bir bağ kuruluyor. O mahallenin sadece eczacısı değil, danışmanı oluyorsunuz. Oradan oraya gitmek, yaşam biçimime de hayat görüşüme de uygun değil. O yüzden hep buradaydım. Buradan da emekli olacağım inşallah. Ekibim bile çok eski. 30 senelik ekiple çalışıyorum. Fotoğraflar görüyorum, bir bakıyorum, eczacı yaşlanmış, ama ekip çok genç. Ben ekibimle fotoğraflar koyuyorum, bir bakıyorsunuz, hepimiz aynı yaştayız! Birlikte yaşlandık biz.”
Bir Eczacı Portresi’ne konuk olmak isteyen eczacılarımız, Canlı Destek alanından ekibimizle iletişime geçebilir.
