Güneşten korunma hakkında her şey: 3. bölüm

Konuk yazarımız Dr. Ecz. Gamze Yüksel, güneşten korunma konulu yazı dizisinin 3. bölümünde güneş filtresi çeşitlerini ve hangi filtrenin tercih edilmesi gerektiğini açıklıyor.

Güneş filtreleri 

Gelelim en karmaşık noktaya… Neyse ki eczacılar olarak kimyasallara hakimiyetimiz sayesinde, içerik listelerinde güneş filtrelerini bulma konusunda en az zorlanan meslek grubu biziz. Güneş filtreleri şu prensiple çalışır: Cilde sürüldüğünde gelen güneş ışığını yansıtır ve/veya emerler. Ardından ısı enerjisine dönüştürür, böylece cilt hücrelerine maruziyeti azaltarak güneş yanığı, foto-yaşlanma ve cilt kanseri oluşumuna karşı koruyucu etki gösterirler.  

Güneş filtreleri temelde iki gruba ayrılır: Mineral (fiziksel) ve kimyasal güneş filtreleri. Çoğunlukla aynı şekilde çalışırlar. UV ışınlarını emip bu enerjiyi ısı enerjisine çevirerek UV hasarını önlerler.

Mineral güneş filtreleri
Mineral güneş filtreleri, fiziksel ve inorganik olarak da adlandırılabilir. Mineral güneş filtresi olarak kullanılan iki madde var: Çinko oksit ve titanyum dioksit. Bu iki madde de “inert” maddeler. Yani vücuda girdiği gibi çıkan, bir reaksiyona dahil olmayan, değişime sebep olmayan beyaz toz mineraller. Pek çok ilaçta da dolgu maddesi olarak kullanılan titanyum dioksitin dahilen alınması durumunda bile zararı görülmemiş. Dolayısıyla mineral güneş filtresiyle koruma sağlayan ürünler, hassas ciltte ve bebeklerde reaksiyona sebep verebilecek kimyasal filtreler yerine tercih edilebilir.

Mineral güneş filtreleri aslında daha sağlıklı gözükür, çünkü ciltten arındırmasanız bile sıkıntı yaşamazsınız. Ciltten emilimi yoktur. (Yine de gözenekler dolmasın diye arındırmakta fayda var.) Buna rağmen kimyasal filtreli koruyucuların hayatımızda daha çok yer etme sebebi, çinko oksit ve titanyum dioksit beyaz renkli toz mineraller olduğu için sürülme konforlarının biraz düşük olmasıdır. Ciltte ve saç diplerinde beyaz kalıntılar bırakabilir; gün içinde minerallerin de kurutucu etkisiyle beyaz dökülmeler görülebilir.

Bir de bu grupta nano boyut meselesi var. Daha çok Asya’da örneği olan nano boyutta, yani çok küçük boyutta mineral filtreli güneş koruyucularda beyaz kalıntı problemi çok daha hafif oluyor ve dokuları normal bir nemlendirici gibi yumuşak olabiliyor. Nano boyut sayesinde, normal boyuttaki ağır formüller yerine akışkan bir formüle ulaşılabiliyor ve yağlı cilde de uygun formüller üretilebiliyor. Zaman zaman sosyal medyada titanyum dioksit ve nano boyutun sağlığa zararları tartışılsa da titanyum dioksit inert bir maddedir ve nano boyutta bile ciltten emilimi yoktur. Dolaşıma emilim yoksa bir yarardan ya da zarardan bahsedemeyiz. Dahilen alınırsa, bütün nano boyuttaki maddelerin sağlık riskleri vardır. Kremi yemediğimiz sürece sorun yok. 

Kimyasal güneş filtreleri 
Kimyasal güneş filtreleri, organik güneş filtreleri olarak adlandırılabilir. Kimyasal filtreli güneş kremleri, haklarında dile getirilen pek çok endişeye rağmen piyasaları domine eden gruptur. Çünkü neredeyse normal bir nemlendirici gibi hafif ve hızlı emilime sahiptirler; ciltte beyazlık bırakmadan konforlu bir kullanım sağlarlar. Beyaz döküntüler olmaz, aksine cildinizi nemlendirirler.

Kimyasal güneş filtreli koruyucular hakkında sosyal medyada korku yayan gönderilere denk gelmişsinizdir. Bu endişelere sebep olan çalışmaları sizlerle paylaşmak isterim. Biz eczacılar olarak bilimsel çalışmaları değerlendirme bilgisine sahibiz ve bunları gerektiğinde danışanlarımızla paylaşabiliriz. 

FDA tarafından yayınlanan iki çalışma oldu. İlk çalışma Mayıs 2019 tarihinde yapıldı. Bazı güneş filtrelerinin (avobenzone, oxybenzone, octocrylene ve ecamsule) cilt yoluyla emilimi sonucu kanda ölçülen konsantrasyonlarının güvenli kabul edilen konsantrasyondan (0.5 nanogram/mililitre) yüksek ölçüldüğü gösterildi. Bu çalışmada soru işaretleri vardı. Bunun sebebi çalışmada uygulanan güneş kremi miktarının, günlük olarak kullandığımız miktardan çok fazla olmasıydı. Gönüllüler, dört gün boyunca her iki saatte bir vücutlarının %75’ine 2 mg/ cm2 miktarda bahsi geçen filtreleri içeren güneş kremlerini uyguladı (her gün dört uygulama olacak şekilde, toplam 16 uygulama). İlk gün sonunda dört uygulama sonrası kandaki güneş filtresi konsantrasyonu 0,5 ng/mL olan, güvenli kabul edilen düzeyi aştı. Çalışma sonunda, vücudun %75’ine 16 uygulama yapıldığında ortalama belirlenen konsantrasyonlar avobenzone için 1.8-4.3 ng/mL, oxybenzone için 169.3-209.6 ng/mL, octocrylene için 2.9-7.8 ng/mL, ecamsule için 1.5 ng/mL olarak ölçüldü ve son uygulamadan sonra en az üç gün kanda ölçülebilir konsantrasyonda kaldı. Bu çalışma sonrası medyadaki haberleri takip edebildiyseniz, “Güneş koruyucular kanımızı zehirliyor” temalı, inanılmaz manşetleri görmüşsünüzdür. 

İkinci çalışma ise aynı araştırma grubu tarafından Ocak 2020 tarihinde yayınlandı. Bu kez çalışmada bazı değişimler uygulandı. Bu kez altı güneş filtresi; avobenzone, oxybenzone, octocrylene, homosalate, oxysalate ve oktinoxate kimyasalları içeren güneş koruyucular kullanıldı. Diğer çalışmadan farklı olarak, maksimum kullanım koşulları yerine tek bir uygulama sonrasında kanda ve ciltte konsantrasyonları ölçüldü. 1. gün, yine vücudun %75’ine 2 mg/cm2 miktarda güneş koruyucu tek sefer uygulandı ve ölçümler yapıldı. 2-4. günlerde uygulama ilk çalışmada olduğu gibiydi.

Tek sefer uygulama sonrası filtrelerin tümü 0.5 ng/mL konsantrasyonu aştı. Avobenzone için 0.7-1.6 ng/mL ve oxybenzone için 85.4-94.2 ng/mL olarak ölçüldü. Dört günlük ölçüm sonunda, filtreler için ortalama maksimum plazma konsantrasyonları belirlendi. (Avobenzone için 3.3-7.1 ng/mL, oxybenzone için 180.1-258.1 ng/mL, octocrylene için 6.6-7.8 ng/mL, homosalate için 13.9-23.1 ng/mL, oxysalate için 4,6-5,8 ng/mL, octinoxate için 5,2-7,9 ng/mL)

Bu çalışma sonuçlarını nasıl değerlendiriyorum? 
Öncelikle günlük kullanımda hatta deniz kenarında bile güneş kremini vücudun %75’ine ve yeterli miktarda uygulamıyoruz. Yeterli kullandığını düşünen kişiler bile yeterli miktarın ½’si kadar kullanıyor. Yine de bir haftalık bir deniz tatilinde günde 2-3 kez kremimizi yenilediğimiz düşünülürse o dönemlerde miktarı aştığımızı farz edebiliriz. Aştığımız miktarı düşünürsek, 0.5 ng/mL çok düşük bir konsantrasyon. Bu konsantrasyon limitinin belirlenmesi ise şuna dayanıyor: Bilinmeyen bir kimyasalın karsinojenik etki gösterme ihtimalinin 100.000’de 1’den daha düşük olduğu kabul edilmiş. Bu limit değeri o kadar düşük ki, bunun altında konsantrasyona ulaşan kimyasallar için ek bir çalışma istenmiyor. Yani bu değer, güneş filtreleri ile ilgili yapılmış bir çalışma sonucu olarak gelmiyor. Çalışması olmayan OTC sınıfındaki kimyasallar hakkında genel bir kural. Zaten bir çalışma sonucu olsaydı, tüm güneş filtrelerinde tek bir konsantrasyon limiti belirlenmezdi. 

Dolayısıyla bu çalışma sonuçları FDA’in de sonuçlandırdığı gibi, emilimin belirlenmiş limit değeri üzerinde olduğunu gösterir ama o limit değerdeki kimyasalların zararlı etki gösterip göstermediği verisini sağlamaz. 

FDA çalışma sonucunda, 
-Emilimin riske eşit olmadığını, 
-Ürünün, belirlenmiş limit değerin üzerinde kan konsantrasyonuna ulaşmasının güvenilirliğini direkt olarak etkilemediğini, 
-Filtreler hakkında ileri çalışmalar yapılması gerektiğini, 
-Elde edilen sonuçlara rağmen güneş koruyucu kullanımının daha büyük riskleri ortadan kaldırdığı kanısına varmıştır.

Her bireyin risk değerlendirmesi farklıdır. Mesela sigara dumanında 4000’den fazla kimyasal olduğu ve bunların en az 70 tanesinin kanserojen olduğunu biliyoruz. Buna rağmen kullanımı hayli fazla. Güneş kremlerinin ise Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tarafından Grup 1, yani karsinojen olduğu belirlenmiş UV ışınlarına karşı vücudu koruyucu etkilerini biliyoruz ve bu koruyucu kimyasallar için bilimsel bir belirsizlik var. Bu belirsizliği değerlendirip kullanım kararı vermek tamamen kişisel bir karar olmakla birlikte, beni çok ürkütmediğini söyleyebilirim.

Kişisel olarak hangi tür filtreli ürünleri tercih ediyorum? 
Peki daha güvenilir alternatifler yok mu? Tabii ki var. Mineral filtreli ürünler! Benim de günlük hayatımda kullanmayı tercih ettiğim mineral filtreli güneş kremleri, emilim olmadığı için sağlık riski de taşımıyor. Ancak kullanımlarında beyaz toz mineraller olduğu için fiziki olarak ciltten kolayca uzaklaştıkları, beyazlık bıraktıkları için daha az miktarda uygulama eğilimi yaratmaları ve gün içinde cilt üzerinden dökülebildikleri unutulmamalı. Dolayısıyla koruyuculuklarını devam ettirebilmeleri için kimyasal filtreli ürünlere oranla daha çok dikkat gerektiriyorlar.

Tamamen kişisel bir karar olarak; günlük kullanım için mineral filtreli ürünler tercih ediyorum ve güvenli tarafta olduğuma inanıyorum, ancak plajda kimyasal filtreli ürünleri tercih ediyorum. Hatta biraz daha ileri giderek yaz aylarında nano boyutta mineral içeren güneş koruyucularını tercih ediyorum, çünkü daha iyi yayılıyor ve tere-suya karşı daha dayanıklı şekilde cilde yerleşiyor. Kış aylarındaysa, UV indeksi daha düşük olduğu ve terleme ile yüzümden uzaklaşma riski daha düşük olduğu için normal boyutta mineral filtreli koruyucular kullanıyorum. Instagram hesabımda UV kamera ile farklı güneş koruyucuların ciltten uzaklaşma eğilimlerine ulaşabilirsiniz.

Farklı bir alternatif var mı? 
Hem güvenli tarafta olmak istiyor hem cildinizde beyazlık kalsın istemiyor hem de kreminizi normal bir nemlendirici gibi sürmeyi hayal ediyorsanız, bir alternafiniz daha var: Yeni nesil kimyasal güneş filtreleri. Bu filtreler ciltten daha az emilim hedeflenerek tasarlanmıştır ve molekül boyutları klasik filtrelere göre büyüktür. Mineral filtrelerin güvenliği ve kimyasal filtrelerin etkinliğini birleştirme hedefiyle üretilmişlerdir. Ciltten daha az emilim olduğu için daha az riskli olduklarını söyleyebiliriz. Yeni nesil filtreler de içeren formülleri kullanmanızı ve tavsiye etmenizi öneririm. Ancak bir kez daha altını çizmek isterim; daha güvenli diye değil, daha az riskli diye. 

Bir diğer endişe ise mercan gelişimi üzerine. Birkaç yıl önce yapılmış araştırmalar oxybenzone ve octinoxate güneş filtrelerinin mercanların gelişimini olumsuz etkilediğini gösterdi. Bunun üzerinde Hawaii ve Florida gibi bölgelerde bu filtreleri içeren güneş kremlerinin satışı yasaklandı. Bu çalışma hakkında uzmanlar, okyanusta bulunabilecek maksimum güneş filtresi konsantrasyonunun en az 10 katı üzerinde bir konsantrasyonla çalışıldığını belirtiyor. Yine de zarar verme ihtimali olmasın isterseniz, güneş koruyucunuzun bu kimyasal filtreleri içermemesine de dikkat edebilirsiniz. 

Dr. Ecz. Gamze Yüksel kimdir?
Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. Farmasötik Toksikoloji alanında doktora eğitimi aldı. Kozmetik ürünlerin formülasyonları ve içerikleriyle ilgili nitelikli araştırmalar yapıyor. Bir yandan serbest eczacılıkla uğraşırken diğer yandan Instagram’da @sosyaleczaci hesabından cilt sağlığı ve dermokozmetikler hakkındaki uzmanlığını takipçileriyle paylaşıyor. Yüksel’le yaptığımız, dermokozmetik, sosyal medya ve eczacılık konulu röportajımız için tıklayın.

“Güneşten korunma” konulu yazı dizimizin yeni bölümlerini Farmazon Blog sayfalarından takip edebilirsiniz.

“En büyük hayallerimden biri herkesin granülosit bağışının ne olduğunu…

Eczacı Elif Bölükbaş, yardımcı eczacılık yaparken bir yandan da kurucusu olduğu Kan Akademi vesilesiyle kan bağışını toplum kültürünün bir parçası haline getirmeye çalışıyor.
selinfmz
4 dakikada oku

“‘İnsanlar benim gördüklerimi görebileceklerini bilmeli’ motivasyonuyla bu işe başladım.”

Astrofotoğrafçılığıyla geniş bir takipçi kitlesine ilham veren Ecz. Süleyman Akgüneş ile gökyüzüne tutkun olmak üzerine…
selinfmz
9 dakikada oku

“Dekorasyon ne kadar iyi olursa olsun, hastayla iyi iletişim…

2019’da çiçeği burnunda eczanesiyle Altın Havan’da Yılın Eczane Yerleşim Ödülü’ne layık görülen Ecz. Ece Bayram ile eczacılık anlayışını, ödülünü ve hayallerini konuştuk.
selinfmz
8 dakikada oku

Bir yorum yazın...

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir